Acbüzzeneb Nedir?
Kıyamet Koptuktan Sonra İkinci Yaratılış Nasıl Olacak? Cansız Atomların Birleşmesiyle Canlı Varlık Olan İnsanlar Nasıl Oluşuyor?
Muteber hadis kitaplarında, ölümden sonra insanın her şeyinin çürüyüp yok olacağı ancak acbüzzeneb denen kemiğinin kalacağı ve kıyamet koptuktan sonra ikinci yaratılışın bu çürümeyen kemikten sağlanacağı bildirilmiştir. Cenab-ı Allah, bizler ikinci yaratılışı daha rahat anlayabilelim diye Resulü’ne bu şekilde bildirmiştir. Acbüzzeneb halk arasında “kuyruk sokumu kemiği” olarak da bilinir. Her insanın acbüzzenebinde DNA denen bir bilgi fabrikası vardır. İnsan vücudunda bulunan her bir hücrede iki metre uzunluğunda DNA vardır. İnsan ortalama yüz trilyon hücreye sahiptir. Yani basit bir matematik hesabı ile insandaki bu DNA’ların hepsini açsan ortalama 120 milyar km. mesafe eder. Bu rakamı nezdinizde daha somut hale getirmek için şöyle ifade etmek gerekirse insandaki DNA’nın boyu, bulunduğu konumdan güneşe 800 defa yol olur. Elde edilen bilgilere göre dünyanın en büyük ansiklopedisi Ana Britannica’dır ve 40.000 sayfadan oluşur. İşte insanda bulunan bir DNA içerisindeki yazılım dünyanın en büyük ansiklopedisi olan Ana Britannica’dan kat kat daha fazladır. Her hücrenin çekirdeğinde, milimetrenin milyarda biri kadar büyüklükte, atomların yan yana dizilmesiyle yaratılmış, insan bedeniyle ilgili tüm ansiklopedik bilgileri içerisinde saklı tutan ve bedenin tamamı çürüse de yapısı bozulmayan bir DNA zinciri vardır. İnsanın göz rengi, boy uzunluğu, vücudundaki eksik bir pigmentten ötürü hasta olup olmayacağı ve aklınıza gelen ne varsa bu acbüzzeneb denen yerde, yani DNA’nın yazılım kodlarında gizlidir. Temeline indiğinizde cansız atom ve partiküllerden oluşan bir insan, nasıl bu cansız varlıkların birleşmesiyle canlı bir varlık olur ve konuşup, gülüp, muhabbet eder hale gelir? Biraz tefekkür etseniz evdeki annenizin, babanızın, evladınızın, eşinizin en temeline indiğinizde de aynı unsurlarla karşılaşırsınız: cansız atom ve partiküller… Ama cansız olan bu atomların, en nihayetinde evladınızın evde size “anne-baba” diye seslenip türlü şebeklikler yapan bir varlık şeklini aldığını görürsünüz. İnsan bedeni zaman içerisinde, sürekli ve düzenli bir biçimde değişir. “Bir yıl önceki sen” ile “şimdiki sen” aynı mı, ya da çocukluğunda giydiğin kıyafetin şu an sana oluyor mu? En basitinden yıllar önceki bir fotoğrafa baktığında bile insan zamanla kendinde meydana gelen değişikliğe inanamıyor. İnsanın sinir hücreleri hariç yılda iki defa vücudundaki tüm hücreler değişikliğe uğruyor. Yani ölü ve pasifize olan hücreler vücuttan atılıp yerine yenileri üretiliyor. İnsan vücudunda bulunan damarların boyu 96 bin km. gelirken sinir uçlarını da birleştirdiğimizde bu rakam 980 bin km’ye yükseliyor. İnsan vücudunda trilyonlarca sinir hücresi bulunuyor ve bu trilyonlarca sinir hücreleri bir araya geldiğinde ortaya 480 bin km’lik yol çıkıyor. İnsan aynı anda 10 kişiyle bile konuşamazken bu sinir hücrelerinde bulunan her bir nöron, diğer on bin nöronla aynı anda iletişim kurabiliyor. Bacağınızı sehpaya çarpsanız ve düşme tehlikesi geçirseniz, vücudunuzda bulunan ve çok koordineli bir şekilde hareket eden el, kol ve ayaklarınız basit bir düşme eylemi için bile pek çok sinir hücresi ve bu sinir hücrelerinde bulunan nöronlar aynı anda iletişim halinde olabiliyor. Bunca tefekkürden sonra şimdi ana konumuza geri dönelim. Anbean insanın sureti değişiyor. Ancak insanın sureti böylesine değişirken ruhu hep aynı kalıyor. Şayet yılda iki defa tüm hücrelerin yenilenmesi ile ruhumuz da yenilenseydi bugün her altı ayda bir başka bir insan olmak zorunda kalırdık. Bir insanı bir suçundan ötürü altı aydan fazla hapishanede yatıramazdık yahut altı aydır görmediğiniz babanızı görmeye gittiğinizde babanız sizi tanıyamazdı. Çünkü babanız artık o eski babanız olmazdı. Fakat böyle bir durum hiç yaşanmıyor. Çünkü süreç içerisinde değişen suretim ve hareketlerim kaderin nizam ve intizamlı kalemiyle değişiyor. Bu zamana kadar bahsettiğimiz hudutlara dair ne varsa, miktarının ne kadar olacağı kader kaleminde saklı tutuluyor. İşte o kudret kalemi burada atomlara, partiküllere nasıl ince ince müdahale ediyorsa, hatıralarındaki en küçük noktadan geleceğinin en tafsilatlı parçasına kadar, etrafında müdahale edemediğin ama kaderin bildiği bütün ince olaylara da aynen öyle müdahale ediyor. Adeta kader planlıyor, kudret ise nakış nakış işliyor ve insan bunca delillerden sonra anlıyor ki; kâinatta bulunan nebatattan hayvanata kadar canlı-cansız bütün mevcudatın tarihçe-i hayatını, böylesine güzel yazan ve ölçülendiren Allah, kâinatın halifesi olan insanın hayatını da en güzel haliyle yazmış ve ölçülendirmiştir. Elmayı, çiçeği, karıncayı unutmayan Allah’ın, kâinatın en değerlisi olan insanı unutması mümkün değildir.
Yazar : Mehmet Yıldız