Hz. Muhammed(s.a.v.) Evlatlığının Eşi Zeynep binti Cahş(r.a.) ile Neden Evlendi
? Efendimiz’in(s.a.v.) altı halasından bir tanesi Ümeyye binti Abdülmuttalip olup kızının ismi Zeynep binti Cahş’tır(r.a.). Zeynep(r.a.) annemizin asıl ismi Berre’dir ama Efendimiz(s.a.v.), Berre günahsız manasına geldiği için onu Zeynep ile değiştirmiştir. Allah Resulü’ne(s.a.v.) peygamberlik geldiğinde Zeynep(r.a.) annemiz 22 yaşındadır. İlk iman edenlerdendir. Hz. Zeynep(r.a.) 34 yaşına gelmiştir ama hala evlenmemiştir. O dönem Mekke şartlarına göre 34 yaşına kadar evlenmemek hiç de normal değildir, insanlar daha erken evlenir ama o gönlünde sakladığı sevdiği Hz. Muhammed’i(s.a.v.) beklemiştir. Zeynep(r.a.) annemiz, ara ara Resulullah’a(s.a.v.) gelip bu durumu işaret etmek istediği için: “Ya Resulallah, filanca bana talip oldu ne diyorsun?” diye sormuştur, Efendimiz(s.a.v.) ona her daim: “Sen bilirsin.” diye cevap vermiştir. Kaderin Hz. Zeynep(r.a.) ile kendisine ortak bir yol çizdiği Zeyd bin Haris’in(r.a.) ise küçük yaştayken kabilesi saldırıya uğramış ve Zeyd(r.a.) de köle tüccarlarının eline düşmüştü. Onu köle tüccarlarının elinden Hâkim ibni Hizam(r.a.) satın almış ve Hz. Hatice(r.a.) validemize, Hatice(r.a.) validemiz de Zeyd’i(r.a.) Allah Resulü’ne(s.a.v.) hediye etmişti. Efendimiz(s.a.v.), kendisine hediye edilen Zeyd bin Haris’i(r.a.) kölelikten azat etmiş ve hürriyetine kavuşturmuştu. Efendimiz(s.a.v.), Zeyd bin Haris’e(r.a.) manevi evladım diye hitap etmiş hatta uzun bir dönem Zeyd’e(r.a.), Zeyd bin Muhammed diye hitap edilmişti. Cahiliye döneminde kölelikten azat edilip hürriyetine kavuşan kişilere “mevali” denilir ve mevalilere de köleden farklı davranılmazdı. Onlarla asla oturulmaz, konuşulmaz, yan yana yürünmezdi. Lakin bir gün Zeyd(r.a.), Efendimiz’in(s.a.v.) yanına gelip: “Ya Resulallah, benim Zeynep’te gönlüm var.” demişti. Bunun üzerine Efendimiz(s.a.v.) Uhud dönüşü halasına; “Evinize geleceğim, bir mesele konuşacağım.” diye haber göndermişti, haberi alan ev ahalisi; “Bu sefer Resulallah gelecek ve Zeynep’i isteyecek.” diye düğün bayram etmişti. Allah Resulü(s.a.v.), halasının evine vardığında bir müddet oturdu ve sonrasında “Ben Zeynep’i manevi oğlum Zeyd’e istemeye geldim.” dedi. O dönem cahiliye topluluğunda mevali yani köle olmuş birisiyle hür bir kadının evlendiği henüz görülmüş bir şey değildi. Şu an bizler İslam ahlakını bildiğimiz için bunun hak olduğunu düşünebiliriz ama o dönemde böyle bir vakıa daha hiç yaşanmamış. Bunun ön yargısını kırmak yine Efendimiz’e(s.a.v.) düşmüş ve bu evliliğin hikmeti de açığa çıkmıştı. O dönem hür birisi ile bir mevalinin evliliği daha önce hiç görülmediği için halası, Efendimiz’e(s.a.v.): “Yani sen Zeynep’i bir köleye mi layık görüyorsun?” diye sitemde bulundu. Zeynep(r.a.) annemiz ise yan odadan Resulullah’ın(s.a.v.) konuşmasını duydu ve “Resulullah ne diyorsa ben ona razıyım.” deyip evliliği kabul etti. Zeynep(r.a.) annemizin bu sadakatinin üzerine Ahzap Suresi 36. Ayet indi. “Bir mümin erkek veya bir mümin kadının, Allah ve Resulü bir emir ve hüküm verdiklerinde artık işlerinde bundan başkasını seçme hakları yoktur, olmaz. Allah’ın ve Resulü’nün emrine itaat etmeyenler doğru yoldan açıkça sapmışlardır.” Zeynep(r.a.) annemiz, Resulullah’ın(s.a.v.) isteğine sadık kaldı ama ne yaptılarsa Zeyd bin Harise(r.a.) ile uyum ve denklik sağlayamadı. Zeyd(r.a.), izzetli zevcesi Hz. Zeynep’i(r.a.) kendisine denk bulmuyordu. Bu durum manevi uyumsuzluğa sebep oluyordu. Durum böyle olunca Zeyd(r.a.), Efendimiz’in(s.a.v.) yanına defalarca gelip “Ya Resulullah biz evde Zeynep ile uyum sağlayamıyoruz, boşanmak istiyoruz.” dedi ama Efendimiz(s.a.v.) her seferinde “Zevceni tut, boşama. Allah’tan kork!” diye karşılık verdi. Git gel, git gel evlilik bir yıl bu şekilde sürdürülmeye çalışılsa da Hz. Zeyd(r.a.), ferasetiyle Hz. Zeynep’in(r.a.) yüksek bir ahlakta yaratılmış olduğunu ve bir peygamber hanımı olacak fıtratta bulunduğunu hissettiği için en nihayetinde bu evlilik daha fazla sürmedi ve sonunda boşanma gerçekleşti. Zeyd bin Harise(r.a.) ile Hz. Zeynep’in(r.a.) boşanmasından sonra Hz. Zeynep(r.a.) iddetini yani boşandıktan sonra beklenmesi gereken süreyi doldurdu ve Allah(c.c.) katından Ahzap Suresi 37. Ayet indi. “Bir zaman, Allah’ın kendisine lütufta bulunduğu, senin de lütufkâr davrandığın kişiye ‘eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork’ demiştin. Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun.Öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde sen halktan çekiniyordun. Zeyd onunla beraber olduktan sonra müminlere, evlatlıklarının kendileriyle beraber olup ayrıldıkları eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. Allah’ın emri elbet yerine getirilecektir.” (Ahzâb / 37) Rivayetlere göre Efendimiz’e(s.a.v.) gelen en ağır ayetlerden birisi budur. Ayetin beyanına göre Allah Resulü’ne(s.a.v.) Hz. Zeynep(r.a.) ile evleneceği öncesinden bildiriliyor ama bu durumu Efendimiz(s.a.v.) bir sır gibi içinde saklıyor. Peki Resulullah(s.a.v.) neden Hz. Zeynep(r.a.) ile en başından değil de Zeyd b. Harise(r.a.) ile bir evlilik hayatı yaşadıktan sonra evleniyor? Çünkü cahiliye devrinde bir kimse birisine evlat dediği zaman halk evlatlığı onun adıyla anar ve evlatlık, öz evlat gibi o kimsenin mirasından faydalanırdı. Haliyle bu inanca göre evlatlığın boşadığı kadını, onu evlat edinen kimse almazdı, bu onlarca haramdı. Efendimiz(s.a.v.) de o dönemde Zeyd’e(r.a.) manevi oğlum diyordu ama Zeyd(r.a.) onun gerçekte oğlu sayılmayacağı için onun boşadığı eş ile Efendimiz’e(s.a.v.) nikah düşüyordu ve Allah(c.c.) onun için kader noktasında böyle bir evlilik yaşattı. Böylelikle o dönemin inanılmaz bir cahiliye ahlakı bir kez daha Allah Resulü(s.a.v.) ile yıkıldı. Cahiliye asrında insanlar üvey anneleri ile evleniyorlar ama “bu benim evladım, bu benim kardeşim, bu benim oğlum.” dedikleri birilerinin boşandıkları kimselerle evlenmiyorlar, olması gerekenin tam tersini yapıyorlardı. Allah(c.c.), Efendimiz(s.a.v.) üzerinden bu cahiliye adetini yıkıyor. Zeyd(r.a.) ile boşanmalarından sonra inen ayeti kerimelerle Hz. Zeynep’e(r.a.) müjde geliyor ve Zeynep(r.a.) annemiz bu müjdeyi duyar duymaz boynundaki gerdanlığı koparıp müjdeyi getirenin eline bırakıyor, devamında bu müjde için 60 gün oruç tutacağını bildiriyor. Aişe(r.a.) annemiz bu vakıayı bizlere şu şekilde naklediyor: “Hepimizin nikahı yerde kıyıldı, Zeynep’in nikahı semada kıyıldı.” Allah(c.c.), Efendimiz(s.a.v.) ile Zeynep(r.a.) annemizin nikahını ayet ile kıyıyor ve devamında da şu ayetler iniyor. “Allah’ın kendisi için takdir ve emrettiği bir şeyi yerine getirme hususunda peygamber için bir sıkıntı ve sakınca olamaz. Allah’ın hükmü değişmez kaderdir. Daha önce gelip geçen, Allah’ın vahyini insanlara ulaştıran, O’ndan çekinen, Allah’tan başka hiçbir kimseden çekinmeyen peygamberler hakkında da Allah’ın kanunu böyledir. Hesap sorucu olarak Allah kâfidir. Muhammed sizin adamlarınızdan hiçbirinin babası değildir, fakat o Allah’ın elçisidir ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her şeyi bilmektedir.” (Ahzâb suresi / 38-40)
Yazar : Mehmet Yıldız