RUME KUYUSUNU VAKFEDEN SAHABE KİMDİR?
RUME KUYUSU NEREDEDİR?
HZ. OSMAN’IN AKILALMAZ TİCARETİ
Hz. Osman’ın(r.a.) adı geçince ilk zikredilecek meselelerden birisi şüphesiz ki Rume Kuyusu’dur. Rume Kuyusu Medine’de Mescidi Nebevi’ye beş-altı kilometre uzaklıktaki bir kuyudur. Ama öyle bir özelliği vardır ki kıtlık zamanı bile bu kuyuda su bitmez. Ayrıca insanlar bu kuyunun suyunu yeryüzüne yakın yerden çekebildikleri için, rahatça suya erişebilirler. Ancak kuyu Yahudi bir adamın elindedir ve o Yahudi herkesin günün birinde bu kuyuya muhtaç olduğunu gördüğü için toplumdaki itibarını bu kuyu ile elde etmiştir. Öyle ki bu adam sevilmeyen birisi olmasına rağmen, kuyunun sahibi olduğu için insanlar ona en ufak laf bile edemez hale gelmişlerdir.
Tabi ki o dönemde her Yahudi gibi o da Müslümanları sevmiyordu. Bunun içinde onlara su bile vermek istemiyordu. Çünkü Allah Resûlü(s.a.v.) geldiğinden beri onların eskiden beri sürdürdükleri bütün ayak oyunları boşa çıkmış ve artık o oyunlar insanlar üzerinde tesir etmemeye başlamıştı.
Mesela Evs ve Hazreç kabileleri önceden Yahudilerin oyunları yüzünden çok kavga ederlerken Efendimiz’den(s.a.v.) sonra hepsi birbirine dost olmuşlardı. Hatta onların bu dostluğuna muhacirler de eklenmişti. İşte bu ve benzeri oyunları Resûlullah(s.a.v.) tarafından bozulduğu için diğerleri gibi bu Yahudi de Müslümanlardan hoşlanmıyordu.
Efendimiz(s.a.v.) Medine’ye hicret edince, medeniyeti yedi temel üzerinden inşa etmeye başladı.
Önce mescidini inşa etti. Hemen mescidin bitişiğinde kendisine iki oda yaptı. O odalardan biri Sevde(r.a.) annemize, diğeri ise Âişe(r.a.) annemize aitti. Sonra mescidinin hemen arka tarafında Suffa mektebini inşa etti ve ardından da muahât yaptı; yani ensâr-muhacir kardeşliğini tesis etti. İşte o günler Efendimiz(s.a.v.) bir şeyi fark etti. Müslümanlar içme suyu gibi asli bir ihtiyaçlarını Yahudilere bağımlı bir şekilde karşılıyorlardı. Medine’nin içme suyu kuyuları sınırlı ve hepsi Yahudilerin elindeydi. Yahudiler kuyuları istedikleri zaman açıyor ve istedikleri paraya da satıyorlardı. Efendimiz(s.a.v.) bu tehlikeli durumu fark edince daha hicretin ilk günlerinde, mescidinde sahâbeleri topladı ve “Kim cennet karşılığında Rûme Kuyusu’nu satın alır!” (Buhârî, Vasâyâ, 33; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 75.) dedi. Hz. Osman(r.a.) el kaldırmaya hayâ etti ve ses bile etmeden o cemaatten ayrıldı. Rume Kuyusu’nu satın almak için pazarlık yapmaya Rume el Gıffâri adındaki Yahudi’nin yanına gitti.
Hz. Osman(r.a.) Yahudinin yanına gidince sordu: “Kuyu ne kadar?” Yahudi: “Elli bin dinar.” dedi. Hz. Osman(r.a.) daha fazla da istese verecekti. Ama kendisi akıllı ve Müslüman bir tüccar olduğundan heyecana gelip malını israf etmek ve düşmana fazla para kaptırmak istemedi. Yahudi kuyuya ederinin üstünde fiyat isteyince Hz. Osman(r.a.): “Gel sen kuyunun tamamını bana satma, işletmesinin yarısını bana sat. Bir gün sen işlet, bir gün ben.” diye teklifte bulundu. Yahudi bu teklifi beğendi ve netice de Hz. Osman(r.a.) pazarlık yapa yapa kuyunun yarısını en son on iki bin dinara aldı. Hz. Osman(r.a.) kuyuyu alır almaz Müslümanların yanına gitti ve “Ey Müslümanlar! Ben Rûme kuyusunu satın aldım ama şu şekilde aldım. Bir gün işletim hakkı bizim, diğer gün Yahudinin. Siz işletim hakkının bizde olduğu gün gidin ve iki günlük suyunuzu alın, sakın ertesi gün gidip para ile su satın almayın.” dedi.
Günümüzde baksak herkes Yahudilerin ticarî zekâsından bahseder. Siz bırakın o söylemleri, esas tüccar ve ticari zekânın nasıl olacağını Hz. Osman’dan(r.a.) öğrenin. Hz. Osman(r.a.) kuyunun yarısını alınca artık iki zıt kutup yan yana geldiğinden hak ile batıl ortaya çıktı ve toplumda Yahudi’nin fırsatçılığı da rahatça fark edilmeye başlandı. Müslümanlar birlik olup Hz. Osman’ın(r.a.) öğüdüne uyduklarından artık kimse Yahudi’nin gününde su almaya gitmedi. Hal böyle olunca Yahudi “Bu böyle olmayacak, işler iyi gitmiyor.” diyerek Hz. Osman’ın(r.a.) yanına gitti. Ondan kuyunun diğer yarısını da almasını istedi. Teklifi kabul edilen Yahudi “Yarısını on iki bin dinara almıştın, bunu da on iki bin dinara al.’’ deyince Hz. Osman(r.a.), “Olmaz! O öncedendi.” deyip en son yapılan pazarlıklar sonucu kuyunun kalan yarısını da sekiz bin dinara aldı. Böylece elli bin dinarlık kuyu Müslümanların eline yirmi bin dinara geçti.
Yazar : Mehmet Yıldız