Sene Milâdî 610 yılını gösterdiğinde, semânın dili açılıp Efendimiz’e(s.a.v.) vahiy nüzûl olduğunda Hz. Talha(r.a.) ticaret maksadı ile Busrâ’daydı ve bu ticareti sırasında çok enteresan bir olay yaşandı. Hz. Talha(r.a.) bir ara yüksekçe bir yere çıkmış pazarda bulunan tüccarlara bağıran bir rahibi gördü. Rahip diyordu ki: “Ey Tüccarlar topluluğu! İçinizden haremli, Mekkeli kimse var mı?” Talha(r.a.): “Ben varım!” deyince rahip ona doğru yaklaştı. Mekkeli birini karşısında görmenin heyecanı ile: “Ey genç! Ahmed zuhur etti mi?” diye sordu. Hristiyanların gelecek son peygamberin ismini Ahmed olarak bildikleri Kur’ân’ın Saff Sûresinde haber verdiği bir hakikattir. “Hatırla ki, Meryem oğlu Îsâ: Ey İsrailoğulları! Ben size Allah’ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti. Fakat o, kendilerine açık deliller getirince: ‘Bu apaçık bir büyüdür.’ dediler.”
Onların Ahmed dediğine Faran Dağları Muhammed(s.a.v.) diyordu. Ama Talha(r.a.) rahibin sorduklarından bihaberdi. O güne kadar böyle bir şey duymadığından oldukça şaşkındı. Talha(r.a.) o gün için cevap bekleyen rahibe olumlu bir cevap veremese de rahip söyledikleri ile onun yüreğine imanın tohumunu ekmişti. “Bu günler, Ahmed’in dünyaya risâlet vazifesi ile geleceği günlerdir. Bu günler, nübüvvet güneşinin doğacağı günlerdir. Bu günler, bâtıl her ateşin sönüp, hak ve hakikat güneşinin doğacağı günlerdir. Bu günler risâlet davasının Mekke’de ortaya çıkıp, orada kendine yer bulamayıp, hurması ve suyu bol bir beldeye gideceği günlerdir.”
Bu son sözleriyle Busrâ’nın rahibi Mekke’nin Varaka’sı ile aynı dili konuşuyordu. Varaka bin Nevfel de Efendimiz’e(s.a.v.) ilk İlâhi mesajlar geldiğinde: “Vallahi bu son peygamberin işaretidir.” demiş ve bu rahiple aynı görüş ve düşünceleri dile dökmüştü.
Rahip, Talha’ya(r.a.) en son şöyle dedi: “Ey genç! Sakın O’nu(s.a.v.) kaçırma! Sakın bu fırsatı yani O’nun(s.a.v.) ile birlikte olma ve O’na(s.a.v.) dost olma, fırsatını kaçırma! Sakın ayağına kadar gelen bu fırsatı geri tepme!”
Hz. Talha(r.a.) bu bilgilerle son peygamberin merakı içinde yola çıktı. Duydukları âdeta aklına kazınan Talha(r.a.) bir an önce Mekke’ye varmak ve bu olayın mahiyetini öğrenmek istiyordu. Kendisi Mekke’ye ulaşır ulaşmaz onu annesi karşıladı. O bölgede anneler erkek çocuklarına çok düşkün olurdu. O yüzden Talha’yı(r.a.) gören annesinin yüzünde güller açtı. Hz. Talha(r.a.) biraz durduktan sonra daha fazla dayanamadı ve annesine: “Ben yokken Mekke’de bir şey oldu mu?” diye sordu. Annesinin güleç yüzü bir anda asıldı, sinirli bir şekilde: “Oldu! Ebû Talib’in yetimi peygamber olduğunu söyledi, atalarımızın dininden yüz çevirdi.” dedi. Talha(r.a.) duymak istediğini duydu ama yine de renk vermedi. Tekrar: “Peki ona inanan oldu mu?” diye sordu. Annesinin: “Kim inanacak, senin amcaoğlun Ebû Bekir ve ev halkı inandı.” demesi üzerine Talha(r.a.), annesinden müsaade alarak dışarı çıktı ve Ebû Bekir’in(r.a.) yanına gitti. Önce Talha(r.a.) başladı konuşmaya: “Söyle ey amcamın oğlu! Muhammed(s.a.v.) ne diyor?” Hz. Ebû Bekir(r.a.) başladı anlatmaya ve Talha(r.a.) daha fazla dayanamayarak rahip ile olan konuşmasını söyledi. Hz. Ebû Bekir(r.a.) onu dinledikten sonra: “Gel, seni Resûlullah’a(s.a.v.) götüreyim. Aklından geçen suallere O(s.a.v.) cevap versin.” dedi. Beraberce Efendimiz’in(s.a.v.) huzuruna vardılar. Hz. Talha(r.a.) Busrâ pazarında duyduklarını anlatmaya başladı. Talha(r.a.) anlattıkça Efendimiz(s.a.v.) tebessüm ediyordu. Çünkü bu sözleri birkaç gün öncesinde biraz farklarla yaşlı Varaka’dan dinlemişti. Hz. Talha’nın(r.a.) sözü bitince Allah Resûlü(s.a.v.) olanları anlatmaya başladı ve O(s.a.v.) anlatırken Hz. Talha’nın(r.a.) dilinden o kelime-i tayyibe bir daha hiç düşmemek üzere döküldü. Neticede Hz. Talha(r.a.) orada iman ederek o kutlu halkanın sekizinci neferi oldu.
Yazar : Mehmet Yıldız