Zübeyr bin Avvâm ibni Hüveylid’e(r.a.), ismini dedesi Esed vermiştir. Dede Esed, o dönem bu ismi sevdiği için koymuştur ve Zübeyr “yazılı küçük not” demektir. Onun hayatına baktığınızda adeta o küçük kâğıda aşk ve ihlâsın silinmez bir nişane ile yazıldığını göreceksiniz. Zirâ bu tabirler onun ruhuyla yeniden manâ kazanmışlardır.
Hz. Zübeyr(r.a.), Esedoğullarındandır. Künyesi Ebû Abdullah’tır. Fiziksel görünüm bakımından orta boyludur, normal kilodadır, gür saçlı ve seyrek sakallıdır. Efendimiz’in(s.a.v.) kıymetli eşi Hatice(r.a.) annemiz, Hz. Zübeyr’in(r.a.) halasıdır. Yani Efendimiz(s.a.v.), onun eniştesidir. Hz. Zübeyr’in(r.a.) annesi Safiyye(r.a.) annemiz ise Efendimiz’in(s.a.v.) halasıdır. Yani Hz. Zübeyr(r.a.), Efendimiz’in(s.a.v.) aynı zamanda halasının oğludur. Hz. Zübeyr’in(r.a.) eşi Esma(r.a.), Aişe(r.a.) annemizin kız kardeşidir. Yani Hz. Ebû Bekir(r.a.) onun kayınbabasıdır.
Hz. Hamza’nın(r.a.) kız kardeşi olan Hz. Safiyye(r.a.) annemiz, savaşçı ruhlu birisidir. Onun için oğlu Hz. Zübeyr’i(r.a.) de öyle yetiştirir. Hz. Zübeyr’in(r.a.) çocukluğu, annesinin bu savaşçı ruhu taşımasından dolayı çok çetin geçer. Safiyye(r.a.) annemizin İslâm’dan önceki dönemde zaman zaman oğlunu dövdüğü, ona vurduğu da olmuştur. Bir gün Hz. Zübeyr’in(r.a.) amcası Nevfel, “Yahu Safiyye(r.a.), yeter bu çocuğa bu kadar vurduğun! Neden bu kadar vuruyorsun?” diye sorunca, Hz. Safiyye(r.a.), “Ben o çocuk evine sadık, ileride de savaşçı bir yetişkin olsun diye eğitiyorum.” demiştir.
Hz. Zübeyr’in(r.a.) babası Avvâm ibni Hüveylid’tir ve babası İslâm’dan önce “Cahiliye Savaşları” diye de geçen Ficar Harpleri’nde vefât etmiştir. O dönemde, Hz. Zübeyr(r.a.) ise anne karnındadır. Aynı Efendimiz(s.a.v.) gibi Hz. Zübeyr(r.a.) de yetim büyümüştür.
Hz. Hatice(r.a.), Hz. Zübeyr’in(r.a.) halası olduğu için kendisi, Efendimiz(s.a.v.) ile Hatice(r.a.) annemizin evine rahatça girip çıkabiliyordu. Bu da onun imanî esasları tanıyan öncülerden olmasının en büyük sebeplerinden biriydi. Zübeyr bin Avvâm(r.a.)on altı, Efendimiz(s.a.v.) kırk yaşına geldiğinde; Hz. İsa’dan(as) bu yana susan semânın dili ilk kez konuşmaya başladı ve Efendimiz’e(s.a.v.) ilahî mesajlar geldi. Nübüvvetin gelişi ile Hatice(r.a.) annemiz anında iman etti. Ardından onu 10 yaşındaki Hz. Ali(r.a.), 16 yaşındaki Hz. Zeyd(r.a.) ve 38 yaşındaki Hz. Ebû Bekir(r.a.) ve 16 yaşındaki Hz. Zübeyr(r.a.) takip etti. Böylelikle Hz. Zübeyr(r.a.), İslâmla şereflenen beşinci kişi oldu. Kendisi her daim “Beşinci Müslümanım.” diyerek bu durumla övünürdü.
Hz. Zübeyr(r.a.) toplamda altı evlilik yapmıştır. Bu evliliklerden dokuz oğlu, dokuz da kızı olmuştur. Oğullarının içerisinde en meşhuru, Abdullah İbni Zübeyr(r.a.)’dir. Abdullah İbni Zübeyr’in(r.a.) en önemli özelliği korkusuz olmasıdır. Hatta bir rivayete göre cinlerin onu görünce korktukları söylenir. Hz. Zübeyr’in(r.a.) son eşinin ismi Âtike Binti Zeyd(r.a.)’tir. Medineliler onun için “Kim şehit olmak isterse Âtike(r.a.) ile evlensin.”der. Çünkü Âtike(r.a.) annemiz toplamda beş evlilik yapar ve evlendiği eşlerinin her biri şehit olur. İlk evliliğini Hz. Ebû Bekir’in(r.a.) oğlu Abdullah(r.a.) ile gerçekleştirir ve Hz. Abdullah(r.a.) Taif Kuşatmasında şehit olur. İkinci evliliğini Hz. Ömer’in kardeşi Zeyd b. Hattab(r.a.) ile gerçekleştirir ve o da şehit olur. Daha sonra kendisini Hz. Ömer(r.a.) nikahına alır ve ondan sonra Hz. Ömer(r.a.) de şehit olur. Âtike(r.a.) annemiz Hz. Ömer’den(r.a.) sonra Zübeyr b. Avvâm(r.a.) ile evlenir. Onun da şehit olmasıyla en son Hz. Hüseyin(r.a.) ile evlenir ve o da Kerbela’da şehit olur. Bunun için Âtike(r.a.) annemiz ile ilgili Medine’de kulaktan kulağa bu cümle dolaşır: “Kim şehit olmak isterse Âtike(r.a.) ile evlensin.”
(İbnu’l Esir, Üsdü’l Ğabe, 2, 307) Efendimiz(s.a.v.) Hz. Zübeyr için”Her Peygamberin havârisi vardır, benim havârim de Zübeyr İbn Avvâm’dır.” (Buhârî, Cihâd, 40, 41; Müslim, Fedâilu’s-Sahâbe, 48; İbnMâce, Mukaddime, 11) demiştir. Havariler peygamberlerin halis ve samimi dostları, yardımcıları, ruhlarının arzularını duyan, kalplerinin yaralarına hemen merhem olmaya çalışanlardır ve O’na(s.a.v.) yakın olmak, türlü musibet ateşlerinde pişmeye aday olmak demektir. İşte bu adaylığın hakkını veren güzide sahâbi de Zübeyr Bin Avvâm(r.a.)’dır.
Yazar : Mehmet Yıldız