TEBÜK SEFERİNDE YAPTIĞI İNFAKLARDAN ÖTÜRÜ MÜNAFIKLAR ABDURRAHMAN B. AVF’A(r.a.) NE DEMİŞTİR?
RESULULLAH (s.a.v.) SAHABELERİN KİMİNDEN MALININ YARISINI İNFAK OLARAK ALIRKEN KİMİNDEN NEDEN TAMAMINI ALMIŞTIR?
ALLAH YOLUNDA VERDİĞİ İÇİN FAKİR KALAN KİMSE GÖRDÜNÜZ MÜ HİÇ?
Hicretin dokuzuncu yılında otuz bin kişilik ordu ile bir sefere gidilecektir. Seferin adına zorluk seferi olarak anılan “Tebük Seferi” denilmiştir. Efendimiz(s.a.v.) savaş için hazırlık yapılmasını emrettiği zaman mevsimin olumsuzlukları, ürünün hasat zamanı oluşu ve insanların yazın sıcağında ağaç gölgesinde oturmayı sevmesi yüzünden, böyle sıkıntılı bir yolculuğa sahâbede isteksizlik oluşur ve ashâb-ı kiramın ağır davranması dikkatleri çeker. Bu yüzden Allah’u Teâlâ müminleri: “Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.
Eğer Allah, yolunda sefere çıkmazsanız, sizi elem dolu bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir toplum getirir. Siz ise O’na hiçbir zarar veremezsiniz. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.
Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe / 38-40) diye uyarır. Devamında da onları şu ayetle topluca cihada çağırır: “Gerek yaya olarak gerek binek üzerinde Allah yolunda sefere çıkın. Mallarınızla, canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır. “(Tevbe-41)
Bu uyarı üzerine sahâbe sefer hazırlıklarını hızlandırır, asker sayısının çokluğu dolayısıyla binek vb. ihtiyaçların temininde karşılaşılan zorluklar ve kıtlık yüzünden Allah Resûlü(s.a.v.) ashaptan “Cennet karşılığında bu zorluk seferine gidecek, zorluk ordusunu donatacak kimse yok mu?” diye yardım ister. Hz. Osman(r.a.) ve Abdurrahman ibni Avf(r.a.) el kaldırır. Abdurrahman b. Avf’ın(r.a.) o an yanında 8 bin dirhemi vardır bunun 4 bin dirhemini Allah Resûlüne verir 4 bin dirhemini de evi için ayırır. Allah elçisi; “Allah senin getirip verdiğini de ev halkın için ayırdığını da bereketlendirsin” diye dua etmiştir. (Vâkîdî, Meğâzî, III, 991; Taberî, Tefsir, X, 197)
Ama 30.000 kişilik bir orduyu donatmak kolay değildir. Efendimiz(s.a.v.) “Yok mu donatan? Yok mu donatan?” diye her sorduğunda, Abdurrahman ibni Avf(r.a.) 500 at, 500 deve, bir tanesi 4.5 gr altın değerinde olan 40.000 dinar daha verir. (Üsdü’l-Gàbe, 3: 314-317.)
Abdurrahman ibni Avf’ın(r.a.) zorluk ordusunu donattığı esnada yine başrolde münafıklar vardır. Münafıkların her durumda olduğu gibi burada da misyonları hem vermeyip hem de verene laf etmektir. Kimileri “O Allah için vermedi, Resûlullah’ın(s.a.v.) takdirini almak için verdi.” demiş. Abdurrahman b. Avf(r.a.) bunu duyunca “Ben kalbimi bilirim, kim ne derse desin.” demiş. Kimileri de “Vere vere ailesini sıkıntıya soktu.” demiş. Bunu duyan Hz. Ömer(r.a.) onu almış ve Efendimiz’in(s.a.v.) huzuruna getirmiş. Efendimiz(s.a.v.) “Ey Abdurrahman(r.a.), duydum ki malının tamamını infak etmişsin. Peki, ardındaki ailene ne bıraktın?’’ deyince Abdurrahman ibni Avf(r.a.): “Allah’ı (c.c.) ve Resûlünü(s.a.v.) bıraktım Yâ Resûlallah(s.a.v.)!” demiş. Efendimiz(s.a.v.) bu cevabı duyunca çok memnun olmuş ve “Aldım, kabul ettim.” buyurmuştur.
Yazar : Mehmet Yıldız