Efendimiz(s.a.v.) Medine’ye geldiğinde şehri medenî hale getirmek için çeşitli icraatlarda bulunmuştur. Bu icraatlardan ilki Mescid-i Nebevi’nin yanına Suffa Meclisini kurmak olmuştur. Suffa Meclisi ilim çalışmalarında bulunmak amacıyla Efendimiz(s.a.v.) tarafından kurulan ve talebeleri sahâbelerden oluşan bir mekteptir. Bu meclisin açılışının ardından Efendimiz(s.a.v.) “Muâhât” yani “kardeşlik” denilen olayı gerçekleştirmiştir. (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 204, 205; İbn Sa’d et-Tabakât, I/238; İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü’l-Meâd II/63) Bu muâhâtın, Enes b. Mâlik’in evinde Bedir harbinden önce 90 veya 100 kişi arasında yapıldığı rivayet edilir. Efendimiz(s.a.v.) muhacirle ensârı birbirine “Siz birbirinize kardeşsiniz.” diye bağlar. (İbn Sa’d, et-Tabakât, I/238) Muhacir hicret eden demektir ve Mekke’den gelenlere muhacir adı verilmektedir. Ensâr ise “nasara” kökünden gelip yardım eden demektir ve Medine’de yaşayıp muhacirlere kapılarını açan, yardım edenlere de ensâr adı verilmektedir.
Efendimiz(s.a.v.) muhacir olan Abdurrahman ibni Avf’ı(r.a.) ensârdan Sad bin Rebî(r.a.) ile birbirine kardeş kılmıştır. Abdurrahman ibni Avf(r.a.), Sad bin Rebî’nin(r.a.) evine gittiğinde Sa’d(r.a.), Abdurrahman bin Avf ‘a(r.a.) tesettür ayeti henüz inmeden evvel perdeyi açar ve “Eşimin hangisini istersen boşayayım, sen onunla evlen. Bu da malım, onu da ikiye böleyim.” der. Durum karşısında Abdurrahman ibni Avf(r.a.) ise “Onlar sende kalsın, sen bana bir ip ver bir de pazarın yolunu göster.” der. Abdurrahman ibni Avf(r.a.) on beş gün boyunca o iple Beni Kaynuka çarşısında yük taşır. Oradan biriktirdiği parayı ticarette kullanarak mal alıp satar. Daha sonra da Sa’d b. Rebi’ye(r.a.) daha fazla yük olmamak için kendisine ev tutar. Allah onun önünü öyle bir açar ki; çok kısa bir süre sonra o bölgenin de en varlıklı adamlarından birisi haline gelir. İşte Allah bir insana kapı açtı mı, bir iple bile açar. Abdurrahman ibni Avf(r.a.), ensârdan “kardeşlerinin gönlü olsun” diye Medineli bir hanım ile evlenir. Bir gün sadece damatların kullandığı ‘zâferan’(safran) kokusunu üzerine sürüp Efendimiz’in(s.a.v.) yanına gider. Efendimiz(s.a.v.) kokuyu fark edince anlar ve “Abdurrahman(r.a.) ne oldu, yoksa evlendin mi?” diye sorar. “Evet yâ Resûlallah(s.a.v.), vallahi durumlar böyledir. Ben de ensârdan bir hanımla evlendim.” deyince Efendimiz(s.a.v.) çok memnun olur ve “Peki, ona mehir olarak ne verdin?” der. Abdurrahman b. Avf(r.a.), küçük bir miktar altını mehir olarak verdiğini söyleyince Efendimiz(s.a.v.) “Bir koyunla da olsa düğün yemeği ver!” buyurur. O da düğün yemeği verir. (İbn Sâ’d tabakat, 3,136)
Efendimiz(s.a.v.) ona orada, “Yâ Râbbi! Sen onun işini ve malını bereketlendir.” diye dua eder ve Abdurrahman b. Avf(r.a.) bu duayı duyunca öyle bir sevinir ki, o gün için elde ettiği bu müjdenin hayatının en büyük kazancı olduğunu söyler. Der ki: “Bu duayı Allah Resûlü(s.a.v.) bana yapınca işlerim öyle bereketlendi ki hangi işe el atsam o iş aldı başını yürüdü. Hangi taşı kaldırsam sanki altından gümüşler, altınlar çıktı. Elime aldığım teneke dahi olsa o bile bereketlendi ve altın, gümüşe döndü.” (Ahmed İbn-i Hanbel, Müsned, 1: 91)
Yazar : Mehmet Yıldız