Allah Kaderini Yazdıysa Sen Seçim Yapamaz mısın?

HomeMakalelerİmanAllah Kaderini Yazdıysa Sen Seçim Yapamaz mısın?

Allah Kaderini Yazdıysa Sen Seçim Yapamaz mısın?

Kader deyince aklımıza Allah’ın üç tane sıfatının gelmesi gerekir: İlim, irade, kudret.

Bu sıfatlardan ilim, Allah’ın bilmesi iken, hâşâ-bilâ-teşbih (benzetme olmaksızın) canı istemesi, öyle murâd etmesi irade, bu muradını gerçekleştirip eyleme döktüğü yaratma işlemi ise kudrettir.

Mesela siz bir arsa alsanız ve oraya ev yapsanız… İşte, o evin yapılmadan önceki planı ilim olurken, sizin böyle bir ev yaptırmak istemeniz irade, o evi yaptırmanız ise kudret olur. İlim, irade, kudret kavramlarının ayrımını zihnimizde iyi yapmamız gerekir. Çünkü insanın kaderi anlamamasındaki sebeplerden birisi bu ayrımları iyi yapamamasıdır. Zira bu ayrımları iyi yapamayan ve biraz da egoya sahip nice insan, kaderi Allah’ın iş yapması olarak düşünür. Kendi tercihlerine uygun biçimde Allah’ın olayları yarattığını bilmez ve “Allah an be an, canı ne istiyorsa onu yapıyor zaten. Kader noktasında benim elim kolum bağlı.”diyerek büyük bir yanılgıya düşer. Hâlbuki kader iş yapmaz. Kader, Allah’ın bilmesinin unvanıdır. İş yapan kudret sıfatıdır.

Kader ile Cüz-i İradenin Tevfiki (Bağlantısı)

Kader ile Benim İradem Nasıl Bağlantılı Olabilir?

Allah her insana seçim yapabileceği bir güç yani cüz’i irade vermiştir. En inançlısından, en meczubuna kadar herkes kendisine böyle bir seçim alanı verildiğini bilir. Aklen bilmese bile vicdanen kesin bilir. Ancak kendisine verilen cüz’i iradeyi vicdanen bizzarure bilen insan, bu cüz’i iradenin mahiyetini, yani içeriğini ve özelliklerini bilmez. Çünkü cüz’i iradenin mahiyeti meçhuldür, bilinmez. İşte cüz’i iradenin mahiyetini bilmeyen bazı zihniyetler, bu meçhullüğü kavrayamadıkları ve biraz da araya egoları girdiği için “Cüz’i irade diye bir şey yok, Allah an be an, canı ne istiyorsa o şekilde fiilleri yaratıyor. Benim elim kolum bağlı, yaptıklarımdan ben mesul değilim.” diye sürekli serzenişte bulunurlar. Hâlbuki bir şeyin mahiyetinin, içeriğinin meçhul oluşu, onun olmadığı anlamına gelmez.

Zira kaç kişi kullandığı ilaçların mahiyetini biliyor? Neredeyse hepimiz, ilaçları sadece doktor verdi diye kullanıyoruz. İlacın kullanım alanları nedir, içeriğinde neler vardır? Hangi durumlarda kullanılması sakıncalıdır? Minimum ve maksimum kullanım dozları nelerdir? Hangi beklenmeyen durumda tekrar doktora başvurmanız gerekir? Tüm bu soruların cevabını biliyor muyuz, hayır! İlaçları sadece, o sıkıntımıza iyi geleceği doktorun teminatı altında diyerek kullanıyoruz.

Ya da kaç kişi an be an kullandığı ellerinin, ciğerinin, böbreklerinin, gözünün mahiyetini biliyor. Vücudun her yerine aynı karbon, hidrojen, oksijen atomları gitmesine rağmen neden gözde görüntü oluşup görme işlemi gerçekleşirken, ciğerde görme işlemi gerçekleşmiyor? Vücudundaki tüm organların mahiyetini, özelliklerini, içeriğini bilen var mı? Oysa her gün mahiyetini bilmediğimiz bu organları müthiş bir düzen içinde kullanıyoruz. Demek mahiyetini bilmememiz onların olmadığı, işe yaramadığı anlamına gelmiyor. Çünkü bir şeyin mahiyeti (içeriği) ayrıdır, vücudu (var olması) ayrıdır.

Her insanın sahip olduğu pek çok duygu vardır. Sevgi, korku, sinir, heyecan gibi… Şimdi birisi çıkıp dese ki “Ya heyecan diye bir şey yok, kendinizi kandırmayın.” Kurtlar kuşlar da dâhil hepimiz güleriz onun öne sürdüğü bu görüşe. Peki ya “Bu heyecanın rengi var mıdır, kaynağını nereden almıştır, kısacası mahiyeti nedir?” deseler cevap veremeyiz. Çünkü mahiyeti meçhuldür, bilinmez. Buradan anlıyoruz ki duygular, ruh, melek ya da Allah ile arandaki bağı sağlayan latifeler gibi pek çok şey vardır ki, varlığı açıkça belli olduğu halde mahiyeti bizce meçhuldür. İşte mahiyeti bilinmeyip varlığı apaçık belli olan en zirve örneğimiz de “irade” dir. Canının istediğini yaptığın bir seçim alanının varlığı apaçık belli iken bunu nereden, ne kadara, nasıl aldığın konusunda hiçbir fikrin yok! Çünkü bu noktalar meçhuldür, bilinmez. Fakat senin bilmemen onun olmadığı anlamına gelmez. Zira bu dünyadaki her şey senin malumatına münhasır (bilginle sınırlı) olmak zorunda değil. Senin ilminde olmaması o şeyin olmadığı anlamına gelmez.

Yazar : Mehmet Yıldız

EN ÇOK OKUNANLAR

SON EKLENENLER

BENZER MAKALELER