Başımıza Gelen Bunca İmtihanla Başa Çıkmanın Yolu Nedir?
Kaderde İnsanın Başına Gelen Her Şey Güzel ve Hayırsa Bizim Başımıza Neden Trafik Kazaları, Maddi Sıkıntılar, Sağlık Problemleri Gibi Pek Çok Bela ve Musibet Geliyor?
Kesin ve kesin bilinmelidir ki bu hayatta insanın başına gelen her şey güzeldir, hayırdır. Mesela benim dünya tatlısı bir kız çocuğum var ama onun dünya tatlısı olmasının yanında birkaç da olumsuz özelliği var. Diş çıkarırken ateşi 39 dereceye kadar çıkıyor, çok huysuzlanıyor ve sürekli ağlıyor. Henüz tuvalet eğitimi için yaşı küçük olduğundan ihtiyaçlarını beze yaparak gideriyor. Gece acıkıyor, ağlıyor beni ve annesini uykusundan ediyor. Velhasıl kızımın varlığı ile birlikte birçok musibeti de bulunuyor. Şimdi size bir soru! Ben bir gün size gelsem ve “Ya benim kız da hiç yerinde durmuyor, bizi perişan ediyor. Zaten her gün bir sıkıntısı çıkıyor.” desem. Sizde bana “İyi o zaman Mehmet kardeşim. Keşke kızın olmasaydı.” deseniz. Sizce ben kızımın yokluğunu varlığına tercih eder miyim? Elbette etmem. Çünkü varlığı ne kadar sıkıntılı olursa olsun kızım başlı başına bir hayrı mahz’dır, yani hayrın ta kendisidir. Onun varlığının yanında küçük küçük başına gelen musibetler muhabbet konusu bile değildir. Meselâ siz ticaretle uğraşan bir insan olsanız veya bir şirket çalıştırsanız… Gün boyu birçok sıkıntı ile karşılaşsanız. İşçilerin sorunları, işleyişteki aksaklıklar, çek takipleri, maaş kontrolleri, faturalar, kar-zarar durumu gibi can sıkıcı bir sürü konu… Şimdi tüm bu sıkıntıları yaşayıp canınızın çok sıkıldığı bir gün bana gelseniz ve “Ya Mehmet, şirkette böyle böyle sıkıntılar oldu. Bu şirket beni çok yordu!” deseniz. Ben de size “Madem öyle bırak tüm işleri, devret şirket hisselerini, vazgeç her şeyden!” desem kabul eder misiniz? Tabi ki etmezsiniz. Çünkü şirketin hiç olmaması şerrin ta kendisi iken, şirketin varlığı da hayrın ta kendisidir. Şirketin varlığının yanında o küçük, musibet gibi görünen şeyler çokta önemli değildir. Hem ne demiş Fuzuli: “Zayi olmaz gül temennasıyla virmek hârâ su.” Yani gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez. Hepiniz en az bir kere çiçekçiden gül almışsınızdır. Peki, “Ay bunun dikeni var, alırsam elime batar!” diye, diken için hiç gülün tamamından vazgeçtiniz mi? Elbette vazgeçmediniz. Neden? Çünkü gülün varlığı hayrın ta kendisidir ve her daim varlığı yokluğuna tercih edilir. Hem de yenilmemesine, içilmemesine, insana hiçbir menfaat sağlamamasına rağmen, durduk yere değil, üzerine bir de para vererek tercih edilir. Bacağınızda bir ağrı olsa ve namaz kılarken, arabaya binerken, eğilip doğrulurken ağrısa. Bu ağrı, gününüzün büyük bir bölümünde devam etse. Siz bacağınız ağrımasına rağmen bacağınızın yokluğunu varlığına tercih eder misiniz? Asla etmezsiniz. Yeter ki bacağım olsun da isterse ağrısın, ben ona da razıyım dersiniz. Çünkü bacağınızın ağrıması bile varlığına delildir ve bir şeyin varlığı ise hayrın ta kendisidir. Bu sebepten insan bacağının varlığını, ağrımasına rağmen her daim yokluğuna tercih eder. Sizin bir arabanız olsa ve bir gün bana gelip “Ya bu arabanın vergisinden bıktım. Benziniydi, sanayisiydi derken durduğu yerde para yiyor. Cebimde metelik kalmadı!” deseniz. Ben de size “Madem arabanın bunca sıkıntısı var ve bu durum canını sıkıyor. Arabanı bana ver. Hem böylelikle masraflarından kurtulursun.” desem ne dersiniz? Elbette kabul etmezsiniz, hatta canınızı verir ama arabanızı vermezsiniz. Çünkü arabanın varlığı başlı başına bir hayırdır, hayrın ta kendisidir. O yüzden onun varlığının yokluğuna tercih edilmesi, kaderin her şeyinin güzel olduğu kavramını anlamak için kâfidir. Bu örneklerden anlaşılacağı üzere bir şeyin varlığı yokluğuna her daim tercih edilir. Çünkü bir şeyin varlığı her daim hayırdır, güzeldir. Belalar ve musibetler içerse de…
Yazar : Mehmet Yıldız