İSTİHBARAT TEŞKİLATI
Efendimiz(s.a.v.) Yesrib’e hicret eder etmez önce orayı güzel bir belde kılmış ve ismini de “Medine” olarak değiştirmiştir. Daha sonra eğitim için ayrı, çarşı için ayrı metotlar kullanarak harekete geçmiştir. O dönem Medine, cihana risâletin mesajını yaymak için adeta bir merkez haline gelmiştir. Eğer cihana risâletin mesajı buradan yayılacak ve gür bir seda ile duyurulacaksa o halde bu beldenin temelleri güçlü atılmalıdır. İşte Efendimiz(s.a.v.) bu amaçla bir askeri birlik, bir de bu askeri birliğe haber sağlayacak istihbarat teşkilatı kurmaya karar vermiştir. Bu istihbarat teşkilatı başta Mekke kervanları olmak üzere Medine çevresinde ne var ne yok hepsini Efendimiz’e(s.a.v.) rapor edecektir. İstihbarat işi kolay bir iş değildir ve bu zorlu mücadeleye girişecek kişinin iyi bir kabiliyet, güçlü bir irade ve hepsinden öte ikbal derdine, dünyaya takılmayan ciddi bir teslimiyet duygusu içinde olması gerekmektedir. Her insanı kabiliyet ve mizaçları ile tanıyan Efendimiz(s.a.v.) ise bu zorlu göreve cennetle müjdeli sahâbelerden biri olan Talha b. Ubeydullah’ı(r.a.) bir de tam bir teslimiyet kahramanı olan Saîd b. Zeyd’i(r.a.) getirir.
Bu iki yiğit kendilerini bu vazifeye öyle bir adamışlardı ki bir karıncanın yürüyüşünü, bir kuşun uçuşunu dahi atlamadan, her önemli haberi Medine’ye rapor etmişlerdir. Önemli günlerden birinde istihbarat teşkilatından Efendimiz’e(s.a.v.), Ebû Süfyân’ın bin develik büyük bir kervanı, kırk süvari ile koruyarak Şam’a doğru götürdüğü haberi gelmiştir.
Efendimiz(s.a.v.) bu haberi alır almaz 313 sahâbeyle birlikte kervanı dönüş yolunda vurmak için Medine’den ayrılır. Efendimiz(s.a.v.) Bedir’e doğru giderken istihbarat görevlileri olan Talha(r.a.) ve Saîd’e(r.a.): “Siz ‘Havra’ denen mıntıkada bekleyin ve kervanın dönüş seyrinden bizi haberdar edin.” der.
Bu iki kahraman verilen emir gereği söylenen bölgede beklemeye başlar. Ama Ebû Süfyân hareketlilikten şüphelenir ve kervanın yönünü değiştirir. Dumdum b. Amr el Gıfârî’yi de Mekke reisi Ebû Cehil’e göndererek, Müslümanların kervanı vurma gibi bir planları olduğunu haber verir. Bu haber üzerine Mekke büyük bir ordu hazırlayıp Bedir’e doğru yola çıkar. Ebû Süfyân kervanı başka bir yoldan Mekke’ye ulaştırır. Talha(r.a.) ile Saîd(r.a.) ise tüm yaşananlardan habersiz Havra’da beklemeye devam ederler.
Neticede Bedir’in 313 aslanı, Mekke’nin inkâr ordusuna galebe çalar ve gazveyi kazanan Müslümanlar tekrar Medine’ye dönerler. Müslümanlar büyük bir sevinç ve zafer ile Medine’ye dönerlerken Talha(r.a.) ile Saîd(r.a.) de uzun bekleyiş sonrası kervan geçmeyince Medine’ye geri dönmeye karar verirler. Bu yiğitler dönüş yolunda Allah Resûlü(s.a.v.) ile Medine’nin girişinde karşılaşınca üzgün bir eda ile: “Yâ Resûlullah(s.a.v.)! Ebû Süfyân’ın kervanını kaçırdık. Herhalde kervan başka bir yoldan Mekke’ye vardı.” derler. Efendimiz(s.a.v.) ise tebessüm eder ve yaşananları bu iki yiğide anlatır. Talha(r.a.) ve Saîd(r.a.), Müslümanların Bedir’de kazandıkları galibiyetten dolayı sevinmişler ama kendilerinin Bedir Ashabı’ndan olamamalarına üzülmüşlerdir. Efendimiz(s.a.v.) ise onları: “Siz de Bedir Ashabı’ndansınız.” diye müjdeleyerek onları da Bedir Ashâbı’ndan saymış ve onlara da aynen Bedir’e katılmış askerler gibi ganimetten pay vermiştir.
Yazar : Mehmet Yıldız