Ebû Talip’in Vefat Ebû Talip İmanlı mı Öldü?
Ebû Talip’in Akıbeti Ne Oldu? Hz. Hatice’nin(r.a.) Vefatı
Mekke’nin 7-10. Yılları arası gerçekleşen üç yıllık boykot sürecinde ebu Talip tükenmiş, zaten kendisi piri fani bir ihtiyar, en son yatağa düşüp hasta olmuştu. Efendimiz’in(s.a.v.) onu daha sık ziyarete gittiğini gören Kureyş’in büyükleri ise “aman bir şey olur da Muhammed onu iman ettirir” diye ebu Talip’in yanından ayrılmadı. Efendimiz(s.a.v.): “Amcacığım senden tek bir kelam istiyorum başka hiçbir şey istemiyorum.” deyince ebu Cehil bile sevinip: “İyi, bunun derdi bir kelime ise biz bunu çözeriz.” dediler. “Ne istiyorsun?” diye sorduklarında Efendimiz(s.a.v.) kelime-i şehadet getirmesini istedi. Onlar çıldırıp: “Nasıl olur? Şimdi birçok tanrının gücünün tek tanrıda olduğunu mu iddia ediyorsun?” dediler. Efendimiz(s.a.v.) amcasına tekrar telkinde bulunuyor: “Amcacığım iman et, ben de sana yardımcı olayım.” deyince ebu Talip: “Ben biliyorum ki dediklerin doğrudur ama Mekke’nin büyükleri bana güler, ben peşinden gelemem.” diyor ve son nefesini bu şekilde veriyor. Vefat edeceği sırada yanında olanlardan biri olan İbni Abbas(r.a.): “Ya Resulallah! Ben amcanın dudaklarından seni razı edecek sözün çıktığını duydum.” diyor ama Efendimiz(s.a.v.): “Ben o sözü duymadım ama Allah(c.c.) beni istiğfardan men edene kadar amcam için istiğfar edeceğim.” buyuruyor. Sebebi nüzul alimlerimiz de: “Sen sevdiğine hidayet edemezsin.” ayetinin bu olay üzerine indiğini bu ayetten sonra Efendimiz’in(s.a.v.) amcası için istiğfar ettiğine veyahut amcasını hayırla yad ettiğine bu cihette şahit olmadık diyorlar. Risale-i Nur’da Said Nursi Hazretleri, ebu Talip için: “Ebu Talip’in, inkâra ve inada değil, belki hicab ve asabiyet-i kavmiye gibi hissiyata binaen makbul bir iman getirmemesi üzerine, Cehenneme gitse de yine Cehennem içinde bir nevi hususî cenneti, onun hasenatına mükâfaten halk edebilir. Kışta bazı yerde baharı halk ettiği ve zindanda, uyku vasıtasıyla, bazı adamlara zindanı saraya çevirdiği gibi, hususî cehennemi, hususî bir nevi cennete çevirebilir.” diyor. O günlerde Efendimiz(s.a.v.) amcasının acısıyla eve kapanıyor birkaç gün evden çıkmıyor ama aradan üç gün geçtikten sonra bir haber daha geliyor can yoldaşı Hatice’si de vefat etmiş. O yüzden Mekke’nin 10. yılına “hüzün yılı” deniyor ve bu ifadeyi Allah Resulü(s.a.v.) bizzat kendisi kullanıyor. Hatice annemizin vefatı Ramazan’ın 27. gecesi olan Kadir Gecesi oluyor. Hira’da bir gece Cibri’l-i Emin’den(a.s.) Muhammed’ül Emin’e(s.a.v.) o mübarek Kadir Gecesi’nde vahiy geliyor. Allah Resulü(s.a.v.) vahyi alır almaz ilk sığınağı, ilk limanı olan Hatice’sine koşuyor ve: “Zemmiluni zemmiluni!” ört üstümü ört üstümü, diyor. Şimdi kadere bakın ki üstünü örtme sırası Efendimiz’e(s.a.v.) geçiyor ve mübarek canından öte sevdiği Hatice’sinin bu sefer üstünü Allah Resulü(s.a.v.) örtüyor. Vefatından önce Efendimiz(s.a.v.) çok üzülüyor: “Sana bir gün yüzü gösteremedim Hatice’m.” diyor. Hatice(r.a.) annemiz ise: “Senin yanında yaşadığım her gün benim için en güzel gündü ya Resulallah.” diyor. Başka bir ifadede Allah Resulü(s.a.v.): “Ben Hatice’min sevgisiyle rızıklandırıldım.” buyuruyor.
Yazar : Mehmet Yıldız