HZ. OSMAN’IN LAKABI NEDİR? HZ. OSMAN’IN ÖZELLİKLERİ NELERDİR?
Doğumu Milâdî 577, ölümü Milâdî 656’dır. Kendisi Fil Vakası’ndan altı yıl sonra Taif’te doğmuştur. Efendimiz’den(s.a.v.) beş-altı yaş küçüktür. Adı Osman b. Affân(r.a.)’dır. Osman, Arapça’da “yılan yavrusu” demektir. Zamanında Araplar’da çocuklara korkutucu isim koymak gibi bir âdet olduğundan ihtimal ki Hz. Osman’ın(r.a.) ismi de o âdetlerden ötürü böyle konulmuştur. Hz. Osman(r.a.) ileriki yıllarda “Emeviler” olarak anılacak olan Ümeyyeoğulları kabilesindendir. Kendisi Ümeyyeoğullarından ilk iman eden kişidir. (İbn Sa’d, Tabakat, 3, 58) Hz. Osman’ın(r.a.) soyu, Abdümenâf b. Kusay’da Efendimiz’in(s.a.v.) nesebiyle birleşir. Bu cihetten Efendimiz(s.a.v.) ile akrabalıkları vardır. Babası, Affân İbni Ebil Âs’tır. Annesi, Erva bint Küreyz’dir. Erva bint Küreyz, Efendimiz’in(s.a.v.) halası Beyza validemizin kızıdır. Yani Hz. Osman(r.a.), Allah Resûlü’nün(s.a.v.) hala torunudur. Osman b. Affân’ın(r.a.) künyesi, Ebû Abdullah; lakabı ise “iki nur sahibi” anlamına gelen Zinnureyn’dir.
Babası Şam’da vefat ettiğinde, Hz. Osman(r.a.) yirmi-yirmi iki yaşlarındadır. Evin tek erkek evladı olduğundan, babasının vefatından sonra ona üç milyon dirhemlik ciddi bir servet miras olarak kalır. (İbn Sa’d Tabâkat, 3, 64) Hz. Osman(r.a.) daha önce de var olan ticari tecrübesiyle Mekke’de önemli bir tüccar olarak anılır hale gelir. Öte yandan kendisi çok güzel yazı yazdığından, Efendimiz’in(s.a.v.) yanında bulunan kırk iki vahiy kâtibinden birisidir. (İbn Hacer el-Askalanî, Fethu’l-Barîbi Şerhi Sahihi’i-Buharî, IX,18; Ahmed b. EbiYakub, TarihuYa’kûbî, II, 64) Osman b. Affân’ın(r.a.) konuşması ve üslubu çok güzeldir. Hatta “talâkat” denilen güzel konuşma sanatının ondan tevarüs ettiği yani miras kaldığı söylenir. Kendisi çokça Kur’an okuyan birisi olduğundan, iki tane Mushaf elinde okunmaz hale gelmiştir. Kur’an okumaya doyamayan bu güzide insanın bu durumunu tasdikleyen şöyle bir cümlesi vardır: “Eğer kalplerimiz temiz olsaydı, Kur’an okumaya doyamazdık.” (Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummâl, II, 287/4022.)
Yazar : Mehmet Yıldız