İnsanın Başına Gelen İmtihanlara Şikâyet Etme Hakkı Var mı?
Gayet zengin, çok sanatlarda becerikli, sanatkâr bir Zât, hem sanat eserlerini hem de kıymettar servetini göstermek için fakir bir adamı modellik için ücreti karşılığında tutsa. Bir saat boyunca türlü cevherlerle süslü, sanatla yaptığı gömleğini o adama giydirse, onun üstünde işleyip çeşitli şekiller verse, değiştirse. Acaba şu ücret karşılığında tuttuğu fakir adam o Zâta “Bana zahmet veriyorsun. Sürekli eğilip kalkmamı isteyerek bana eziyet ediyorsun. Beni güzelleştiren bu gömleği kesip kısaltmakla güzelliğimi bozuyorsun. Merhametsizlik, insafsızlık ediyorsun!” diyebilir mi? Buna hakkı var mı? Tıpkı bunun gibi her şeyi benzersiz ve üstün sanatıyla yaratan Allah da canlılara göz, kulak, akıl, kalp gibi hisler verdi ve duygularla süslediği vücut gömleğini giydirdi. Esmasının nakışlarını göstermek için, insana türlü türlü bela ve musibetler verdi. Hastalandın, kötü bir haber aldın. Hiç sevmediğin bir insan ömür boyu imtihanın oldu. Arabanla kaza yaptın. Yani kısaca gömleğin kesildi, biçildi, dikildi, iğneler battı vücuduna, canın yandı, elin kanadı ama neticesinde varlık âlemindeki güzelliğin, kıymetin, değerin, mükemmelliğin arttı. Hâsılı Allah katında makbul, güzel bir insan için musibetler rahmanî hediyelerdir. Yeter ki bu musibetler dine gelen musibetler olmasın. Zira esas musibet, dine gelen musibettir. Senin başına gelen hastalanman veya maddi zorluklara duçar olman musibet değildir. Bunlar senin ahiretini tamir eden hazinelerdir. Mademki yol olarak Efendimiz’in (s.a.v.) yolu seçilerek, işin sonundaki mükâfatlara talip olunmuş, o halde bu dünyada başa gelen bela ve musibetlere de O’nun bize mirası gözüyle bakılması gerekir.
Yazar : Mehmet Yıldız