İstediğiniz Şeylerin Var Olması İçin Gereken Şartlar Yerine Gelmemişse Allah Onu Yaratmaz Sanatlı Bir Eser, Sanatkârı İcab Eder!
Kâinatta gördüğünüz her bir şeyin, gözünüz içerisindeki izleme alanında seyir halinde olması için, her birinin kendi şartlarını eksiksiz yerine getirmesi gerekir. Mesela sizin yazın sıcağından kaçıp çınar ağacının altında karpuz yiyerek serinleyebilmeniz için, öncelikle karpuzun, çınar ağacının, hatta gözünüzün gördüğü her şeyin, kendine ait illet-i tammesinin eksiksiz olması gerekir. Zira karpuzun var olması için gereken şartlar yerine gelmemişse Allah onu yaratmaz. Nasıl ki üniversite sınavına girecek bir öğrenci tek bir belgesi bile eksik olsa o sınava giremez. Aynen öyle de yaratılan her bir şeyin varlık sahasına çıkabilmesi için tüm şartların eksiksiz olması gerekir. Tek bir eksik nokta bile o şeyin varlık sahasına girmesini engeller.
Bir şeyin illeti tammesi o şeyin ana konusuna göre şekil alır. Eğer bir civcivin ana konusu tavuk olmak ise o civcivin arabanın altında ezilmemesi, onun tavuk olma amacının şartı iken; eğer o civcivin ana konusu tavuk olmadan ölmek ise, bu sefer arabanın altında ezilmesi onun illeti tammesi olur. Yani şartlar, ana konuya göre şekillenir.
Başka bir misalle daha pekiştirmek gerekirse bir karpuz için ana konu onun olgunlaşıp yenilebilmesi ise o karpuza soğuk vurmaması onun illeti tammesidir. Ama ana konusu olgunlaşmadan çürüyüp gitmek ise, bu sefer soğuk vurup donması onun illeti tammesi olur. Tabi bunlar illeti tammenin tamamı değildir, sadece bir örneğidir. Bu karpuz için konuşacak olursak, karpuzun tohumunun toprağa atılması, toprağının bakımının düzenli yapılması, sulanması, hava şartlarının uygun olması, dışarıdan negatif bir etkinin olmaması gibi pek çok şart bir araya gelmelidir ki, illeti tamme tamamlanmış olsun ve karpuzun olması zorunlu olsun. Bunlardan birisindeki ufacık bir eksiklik sonucunda karpuz oluşmayacaktır. Yani karpuzun oluşması için bunlar illeti tamme iken, sonuç karpuzun çürümesi veya oluşmaması ise illeti tammenin içerisinde bunlardan birisinin eksikliği mevcut demektir.
Bediüzzaman Hazretlerinden önce Allah’ın tevhid hakikatini anlatan çoğu alim “Allah var, Allah var olduğu için de çiçek var!” şeklinde bir anlatma yolu tercih etmişlerdir. Ancak Üstad Hazretleri bu olaya tam tersi bir perspektiften bakmış ve “Çiçek varsa bir Allah olma zorunluluğu var!” demiş ve bunu da “Sanatlı bir eser, sanatkârı icab eder!” cümlesindeki “icab” kelimesinin derin manası ile bizlere sunmuştur. Burada icab kelimesi, vacip kelimesi ile aynı kökten gelmektedir. Yani bir şeyin vücuda gelebilmesi için tüm şartlar hazır olur ve şartlar hazır olduktan sonra o şeyin varlığı artık vacip (zorunlu) olur. Bizler de varlığı vacip olan o şeye deriz ki “İcab edeni yap!”
Mesela bir papatya tohumu ile konuştuğumuzu varsayalım. O tohumun çiçek açması için mevsim şartlarının uygunluğu, toprak bakımı, sulama koşulları gibi tüm şartlar hazır olduktan sonra, artık o tohumun çiçek açması vacip olur ve biz tüm şartları tamamlanan o tohuma deriz ki “Ey papatya tohumu! Senin çiçek açman için tüm şartlar tamam. Artık senin çiçek açıp vücuda gelmen vacip oldu. Sen de icab edeni yap ve çiçek aç.” O da bize der ki “Haklısınız. Zaten sanatlı bir eser sanatkârı icab eder!” der ve çiçek açar. Şimdi ortada sanatlı bir eser varsa onun var olması için tüm şartlar eksiksiz olmak zorundadır. Tüm şartlar eksiksiz olarak varsa, artık o eserin olması da zorunludur. O eserin olması zorunlu ise, mutlaka bir sanatkârı icap etmek zorundadır.
Yazar : Mehmet Yıldız