Kudüs ne zaman fethedilmiştir?

HomeMakalelerSahabelerKudüs ne zaman fethedilmiştir?

Kudüs ne zaman fethedilmiştir?

HRİSTİYANLAR KUDÜS’ÜN ANAHTARINI NEDEN HZ. ÖMER’E TESLİM ETMEK İSTEMİŞLERDİR?

Hicrî on altıncı yılda Kudüs fethedilmiştir. O zamana kadar o bölgeye “Eyle Bölgesi” de denilmiştir. Hristiyanlar komutan Ebû Ubeyde Bin Cerrâh’a(r.a.) “Biz Kudüs’ü savaşmadan size vereceğiz ama bir şartımız var: Şehri gelip Ömer teslim alacak!” demiştir. (Zehebi, el-Hulafâu’r-Râşidûn, s. 66, 99; Mâverdi, s. 96-97; İbnu’l- Esir, II 422, 502; Belazuri, II, 348; Sarıcık, Ehli Beyt, s. 160- 162.) Çünkü Ömer’in(r.a.) nâmı her yere yayılmıştır. Ömer(r.a.) varsa adalet vardır. Onun içinde Hristiyanlar, Halife Ömer(r.a.) gelirse zulmetmez, diyerek onu istemişlerdir.

Bunun üzerine Hz. Ömer(r.a.) Kudüs’e gidip gitmemesi noktasında istişare heyetini toplamıştır. Heyette bulunanların hepsi gitmemesi yönünde fikir beyan ederken Hz. Ali(r.a.) gitmesini söylemiştir. Hz. Ömer(r.a.) daha önce İran’a gidip gitmeme noktasında istişare ettiğinde de herkes “Git!” demesine rağmen Hz. Ali(r.a.) gitmemesini söylemiştir. Hz. Ömer(r.a.) orada Hz. Ali’yi(r.a.) dinlediği gibi Kudüs meselesinde de onu dinlemiştir. Burada çok ince bir mesaj vardır. Hz. Ömer(r.a.) ile Hz. Ali’nin(r.a.) muazzam bir anlaşması, koordinasyonu vardır. İkisi de İslâm’ın yiğit, cengâver sahâbisidir. Onların birlikteliği başka bâtıl düşüncelerle asla parçalanamaz.

Hz. Ömer(r.a.) gitme kararını alınca bineğini ve hizmetlisini yanına alarak yola koyulur. Yol boyu bineğe bir Hz. Ömer(r.a.) biner, bir hizmetlisi biner ve yolculuk bu şekilde devam eder. Kaderin tatlı cilvesidir ki tam Kudüs’ün kapılarına yaklaşıldığında bineğin üstünde olma sırası hizmetlidedir. Hz. Ömer(r.a.) devenin üstündeki hizmetlisini çekerek Kudüs’e girer ve her gören “Vallahi müjdelenen insan budur. Kudüs’ü vereceğimiz Emîrü’l Mü’minîn Ömer(r.a.)’dir.” der.

O gün bir papaz anahtarı teslim ederken ağlar. Ona “Sana emniyette, güvende olacaksınız, size ilişmeyeceğiz dememize rağmen niye ağlıyorsun?” diye sorulduğunda “Vallahi sizde bu ahlak, bu dayanışma oldukça Kudüs bize geri gelmeyecektir. Ben ona ağlıyorum” der.

Hz. Ömer(r.a.) Kudüs’e gelir gelmez onu komutanları karşılar. Ama komutanları ipekten elbise giymiştir ve Halife Ömer(r.a.) bunu görünce çok sinirlenir: “İki yılda dünya tamahkarı mı oldunuz, beni bu parlak elbiselerle mi karşılayacaktınız?” diyerek söylenir. Komutanları bir ara fırsat bulup: “Ey Ömer! İnan taşıdığımız silahlar anca bu kıyafetlere sığar. O yüzden bu kıyafetleri giyiyoruz. Yoksa her şey Allah’a(c.c.) ayandır, Allah şahidimizdir.” deyince Hz. Ömer(r.a.) susar.

Hz. Ömer(r.a.) Kudüs’ü gezmeye başlar ve gezdikten sonra bir genelge yayınlayarak şöyle der: ‘’Hristiyanların kilisesine, mallarına, evlerine, simgelerine dokunulmayacak. Burada kalanlar cizye vergisi ödeyecek, başka yere gitmek isteyenin gideceği yere kadar güvencesi bize aittir. Hırsızlar ve Yahûdiler şehri terk edecek.”

Hz. Ömer(r.a.) tüm bunları bir “emanname” yani barış antlaşması şeklinde yayınlar ve o antlaşmaya ait birkaç madde şöyledir:

– Kimse dini inancından dolayı horlanmayacak, zorlanmayacak.

– Bu yurtlar Yahûdilere iskân verilmeyecek. Yahûdiler burada mesken tutamayacak.

– Kendimize layık gördüğümüz her şeyi size de layık göreceğiz.

– Siz bize emanetsiniz. Yine de buradan gitmek isteyen olursa yol güvenliğiniz bize aittir.

(Hamidullah, Vesaik, s. 489; Hitti, I, 233; Heyet, Doğuştan Günümüze, I, 93.)

Yazar : Mehmet Yıldız

EN ÇOK OKUNANLAR

SON EKLENENLER

BENZER MAKALELER