EFENDİMİZ’İN YAŞINDAN ÖTÜRÜ BEDİR HARBİNE GÖTÜRMEDİĞİ SAHABELER KİMLERDİR?
BEDİR’İN 14 ŞEHİDİNDEN BİRİSİ – ÜMEYR BİN EBÎ VAKKÂS (r.a.)
EFENDİMİZ BEDİR SAVAŞI SONRASI SA’D B. EBİ VAKKAS’TAN (r.a.) ZÜLKETİFE KILICINI BIRAKMASINI NEDEN İSTEMİŞTİR?
Mekke’de Müslümanların ders aldığı mektebin ismi Dârü’l-Erkam’dır. Dârü’l- Erkam’da nicelerine iman suyu serpilmiş, nicelerinin gönlüne iman girmiştir. O gönlüne iman suyu serpilenlerden biri de Sa’d Bin Ebî Vakkâs’ın(r.a.) kardeşi, Ümeyr Bin Ebî Vakkâs(r.a.)’tır. İman onun sinesine girdiğinde Ümeyr(r.a.), sekiz-dokuz yaşlarındadır.
Yıllar geçmiş, Mekke’de yaşanılan on üç yıl geride kalmış ve Müslümanlar için Medine’de on yıl yaşanılacak yeni bir dönem başlamıştır. Medine döneminin ikinci yılında Bedir Gazvesi olmuş ve Allah Resûlü(s.a.v.) Bedir’e hazırlık yaparken 313 tane yiğit seçmiştir. Efendimiz (s.a.v.), herkesin can havliyle “Beni de al!” diye istekte bulunduğu yerde yaşları küçük olanları oradan kenara ayırmak için gelmiştir.
“Ey Üsâme Bin Zeyd(r.a.), sen ayrıl!”
“Ey Abdullah Bin Ömer(r.a.), sen ayrıl!”
“Ey Ebû Said El Hudrî(r.a.), sen de ayrıl!”
Ümeyr’in(r.a.) “Acaba benide mi ayıracak?” diye çok korktuğu esnada Efendimiz’in(s.a.v.) gözü Ümeyr’e(r.a.) çarpmıştır.
“Ey Ümeyr, sende ayrıl!” deyince, Ümeyr(r.a.) her ayrılan gibi ağlamaya başlamıştır.
“Ya Resûlullah(s.a.v.), benim yaşım on yediye merdiven dayadı. Bakın inanmıyorsanız abim Sa’d’a(r.a.) sorun. Lütfen, benim yaşım buna yeter! Beni de götürün o gazveye!” deyince Allah Resûlü(s.a.v.), Sa’d Bin Ebî Vakkâs’a(r.a.) sormuştur. İkna olunca da “Peki, Ümeyr o zaman seni de götüreceğim.”demiştir. Hz. Ümeyr(r.a.), bu cümle üzerine o kadar mutlu olmuştur ki; koşarak gidip kılıcını getirmiştir. Ondan sonrasını Sa’d Bin Ebî Vakkâs(r.a.) anlatıyor:
“Kılıcını zaten beline bağlayamadık, boyu yetmedi. Bu seferde göğsünün üstünden bağladık ama yine de o yürüdüğünde kılıcıda yere değip yürüdüğü yola iz yapıyordu”. (Vakidi, Megazi, 1,21; İbn-i Hacer, el-İsabe, 3,36)
Ümeyr(r.a.) Allah Resûlü’nden(s.a.v.) izni kopardığı için koşup Hubeyb’e(r.a.) sarıldı. Yolda kendisine en iyi arkadaş olarak seçtiği Hubeyb Bin Adiyy(r.a.) ve Zeyd Bin Desinne(r.a.) ile yol boyunca sadece şehadet konuştular ve Ümeyr(r.a.) on altı yaşında Bedir’in on dört şehidinden birisi oldu. Abisi Sa’d(r.a.), onun kanlı vücudun asarıldı ve “Ey Ümeyr! Dünyaya benden geç geldin, imanı benden geç tanıdın. Ama şehadete benden erken ulaştın.” dedi. O sırada kardeşinin kanı Sa’d Bin Ebî Vakkâs’ın(r.a.) üzerindeki gömleğe de hafifçe bulaştı.
Sa’d(r.a.) kardeşini orada bıraktı ve müşriklerin içerisine dalarak cihada devam etti. Bedir’in kızıştığı bir anda Sa’d b. Ebî Vakkâs(r.a.) piyadelerin komutanı Saîd b. Âs ile karşı karşıya geldi. Saîd, Mekke’nin korkusuz savaşçılarından biriydi. Elinde “Zülketife” isimli bir kılıç vardı. Saîd ne zaman bu kılıç ile savaşmışsa onun bu kılıcından sağ kurtulan olmamıştı. Şimdi ise Sa’d(r.a.), bu kılıcın karşısındaydı. Karşılıklı vuruşmalar neticesinde Sa’d(r.a.), Saîd’i öldürdü ve elindeki meşhur kılıcını aldı. Savaşın sonunda Mekke ordusu dağıldı ve kaçmaya başladılar. Müslümanlar yetmiş müşriği öldürüp, yetmişini de esir aldılar. Savaş bitince Sa’d(r.a.), Efendimiz’in(s.a.v.) yanına geldi. Allah Resûlü (s.a.v.) kardeşinin şehâdetinden dolayı onu kutladı. Ama Efendimiz(s.a.v.) o esnada Sa’d’ın(r.a.) elindeki Zülketife kılıcını gördü. Sa’d’a(r.a.) döndü ve “Ey Sa’d aldığın o kılıcı götür ganimet mallarının içerisine koy. O sadece senin hakkın değil, tüm Müslümanların hakkıdır.” dedi. (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 5; Tirmizî, Tefsirü’l-Kur’ân, 9.) Bundan sonra olanları bizzat Sa’d b. Ebî Vakkâs(r.a.) şöyle anlatır: “Efendimiz(s.a.v.) Saîd’den aldığım o güzel kılıcı yerine koymamı söyleyince, ben dönüp Allah Resûlü’nden(s.a.v.) bir daha o kılıcı bana vermesini istedim. Bu sefer Allah Resûlü(s.a.v.) daha sert bir ifade ile benden o kılıcı koymamı istedi. Ben de o kılıcı götürüp yerine koydum. Daha sonra Enfâl Sûresi’nde esirler ve ganimetlerle ilgili âyetler indi ve ganimetlere ait düzenlemeler vazedildi. Bu sefer Allah Resûlü(s.a.v.) beni çağırdı ve: ‘Ey Sa’d! Şimdi gidip alabilirsin’ dedi. Ben de gittim, o kılıcı aldım.” (Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 43; Tirmizî, Tefsirü’l-Kur’ân, 9.)
Bu olayın ardından inen ayet şu şekildedir: “Sana ganimetleri soruyorlar. Ganimetlerin Allah’a ve Resûlü’ne ait olduğunu söyle! O halde siz gerçek müminler iseniz Allah’a karşı saygısızlıktan sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Resûlü’ne itaat edin.” (Enfâl / 1)
Allah Resûlü(s.a.v.), ayetle hüküm gelene kadar Sa’d’dan(r.a.) kılıcı bırakmasını istemiştir. Çünkü kılıç bir ganimettir yani kamu malıdır. Allah Resûlü(s.a.v.) orada da helale harama dikkat etmiştir. Karşısında duran dayısının oğlu, kahraman bir asker ve kardeşini davası uğruna şehit veren bir abi olsa da Efendimiz(s.a.v.) ona ayrıcalık tanımamış ve hükmün verilmesini bekleyerek orada ona bu hassasiyeti öğretmiş, bizlere de bu olay üzerinden nice mesajlar vermiştir.
Yazar : Mehmet Yıldız